Çaresiz Kimselerin Deniz ve Ormanlardaki Yolculukları… Yeni Taktikler ve Riskler, Yasal Sorunlar
SDM Toplumsal Birimi Tarafından Hazırlanmış Analitik Bir Rapor
Sığınmacı sayısında yeni bir artışa işaret eden Batılı açıklamalar arttı. Bazı Avrupa ülkelerinde bu sayılar rekor seviyeye ulaştı. Bu başvurularının çoğu, özellikle Suriyeli, Afgan ve Iraklı mültecilerden gelmiş bulunmakta. Bu rapor, son zamanlarda tekrar ortaya çıkan ve çoğunda genç kesimden Suriyeliler bulunan yasadışı göç yolculuklarını izlemeyi; bu olguya ve içerdiği risklere daha net bir yaklaşım sağlama çabasıyla takip etmeyi amaç edinmektedir.
Bu rapor, göç ve iltica sorunlarıyla ilgili grupların uzun gözlemleme sonuçlarının ve 2022 yılının 3. çeyreğindeki başarısız yasadışı göç girişimlerinin analizlerine dayanmaktadır. Raporu hazırlayan ekip mağduriyet yaşayanların ve gerçekleşen hadiselerin sayısının gözlemlenen rakamlardan çok daha fazla olduğunu öngörmektedir. Bunun nedeni, takip ve kurtarma çalışmalarının kurumsallaşmamış ya da organize edilmemiş, daha ziyade bazı gönüllü ekipler tarafından yürütülmüş olmasıdır.
Gözlem sonucunda 2022’nin üçüncü çeyreğinde izlenen en az 155 belgelenmiş olayın olduğu sonucuna varıldı. Bu olayların %75’i Türkiye, %23’ü Lübnan ve %3’ü de Libya kaynaklı. Yine bu olaylarda en az 4637 yasadışı göçmen katılmış, bunların da %4’ü yani 214 kişi ölmüş. Bunun yanı sıra, her birinin %5’ini teşkil edecek biçimde 225 kişi kayıp ve 224 kişi gözaltına alınmış ve kalanlar da kurtarılmıştır.
Sonuçlar, kaybolma hallerinin %12’sinin kara yolculuklarında gerçekleşirken -kayıpların da ölmüş sayılması mümkün olduğundan- %88’inin deniz yolculuklarında gerçekleştiğini gösteriyor. Kara yolculuklarındaki ölüm oranı %14 iken deniz yolculuklarında hayatını kaybedenlerin oranı %86. Kurtarma operasyonlarında ise durum şöyle: Meydana gelen başarısız yasadışı göç vakalarının %98’i deniz yolculuklarında kurtarılırken, bu göç yolculuklarından karada gerçekleşenlerinde kurtarılanların oranı ise %2.
Dikkatleri çeken bir diğer husus da hem kaçak yolcular hem de göçmenler için yasadışı göç taktiklerinin değişmiş olması. Öyle ki bazı göçmen gruplar eski deneyimlerine dayanarak yeni tavsiyelerde ve yönlendirmelerde bulunmaya başlamış. Bu tavsiye ve yönlendirmeler bazen ücretsiz yapılırken kimi zaman da para karşılığı yapılmaktadır. Nitekim kara yollarında kaçakçıların izlediği ve gruplara liderlik eden bir “rehberin” kullanılması yoluyla gerçekleşen yeni taktikler var. Gruptaki göçmenler yolda bazen kaçakçı ya da rehberin istismar ettiği bir kurbana dönüşebiliyor. Hatta bazı kaçakçılar yoldaki zorluklara dayanmalarına yardımcı olacağı bahanesiyle yasadışı göçmenleri bazı uyuşturucu türlerini almaya ve onları tedarik etmeye ikna edebilir.
Kara yoluyla göç etmeye çalışanlar arasında; hava değişikliği, zehirli sivrisineklerin, haşerelerin ve sürüngenlerin sokması hatta bazı yabani hayvanların ve sınır güvenliğin eğitilmiş vahşi köpeklerinin saldırıları ya da son zamanlarda çok artan zehirlenme vakaları sebebiyle hastalıklara yakalanma oranında yükselme var. Bununla beraber kara yoluyla göç etmeye çalışanlar kaybolma, bitkinlik ve gruptan ayrılma gibi risklerle karşı karşıyalar. Böyle durumlarda da hayatta kalabilme fırsatı çok ender olmaktadır ve bulunma ihtimalleri çok zayıf.
Yunan ya da Sırp sınır korumalarının eline düşmek ve onların hak ihlallerine maruz kalmak göçmenlerin karşı karşıya kaldığı en büyük risklerin arasında yer alıyor. Yunan sınır muhafızlarının, göçmenlerin birçoğunu ölüme ve kaybolma tehlikesine sürükleyecek şekilde ya da onları yeni gelen göçmenleri durdurma, boğma ve onlara zarar vermeleri için kendi görevleri için çalışan şebekelere katmak türünden sistematik ihlaller yaptığını gösteren azımsanmayacak derecede kanıt bulunuyor.
Diğer taraftan da denizde teknelerin batma oranı ve bu yolculuklardaki ölüm ve kaybolma oranları yükseldi. Nitekim Lübnan’dan kalkan ve farklı uyruklardan –özellikle Suriye, Filistin, Irak, ve Afganistan uyruklu- göçmenleri barındıran botlar Yunanistan’a değil İtalya’ya yönelmekte ve bu botların çoğu varış yerine ulaşamayıp, Türkiye ve Yunan bölgesel suları civarında batmaktadır.
Yasadışı göç oranlarının ardındaki sebep ve saiklere baktığımızda, bu yasadışı göçler, Suriye içinde ve dışında yaşayan gerek Esad Rejiminin hakimiyetinde olan bölgelerde gerekse Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) hâkim olduğu bölgelerde veyahut halihazırda muhalif kesimin hâkim olduğu bölgelerde ikamet eden Suriyelilerin hatta Lübnan ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin bile ilgisini çekmeye başlamıştır. Ekonomik nedenler, güvensizlik ve Suriye’de istikrarı sağlayacak herhangi bir siyasi çözüm belirtisinin olmaması, Suriye içinden gelen tüm yasadışı göçmenleri harekete geçiren ortak sebepler arasında yer alıyor.
Bir o kadar önemli olan ve net biçimde etkisi olan bir diğer sebep de özellikle ev sahipliği yapan hükümetlerin “gönüllü geri dönüş” programlarına ilişkin algılarından veya Esad rejimiyle ilişkileri yeniden kurma niyetlerine dair yapılan resmî açıklama dalgalarından sonra ayrıca iki ülkede de mültecilere karşı tırmanan ırkçılık dalgasından sonra zuhur eden istikrar ve güvenlik hissinin kaybolmasıdır.
Ayrıca, sahadaki uygulamalar, AB ülkelerinin, kendi bölgelerine gelen mültecilere karşı yükümlülüklerinden kaçamasalar da bazı ülkelerde AB’ye bağlı sınır ajansları aracılığıyla insan hakları ihlallerini içeren geri çevirmeleri -bir tür zorla geri gönderme- desteklediklerini göstermektedir. Nitekim Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından yayınlanan çok sayıda raporda belgelenmesine rağmen, sığınmacıların yolda karşılaştıkları birçok hak ihlallerini görmezden geldi.
Geri gönderme yasağına ilişkin birçok uluslararası sözleşmede yer alan yasal hükümlere rağmen Mülteci Sözleşmesi’ne taraf diğer devletlerin, sığınmacıları, davalarının değerlendirilmesine izin verilmeden zorla geri gönderdiklerine tanıklık ediyoruz. Hatta denizde sığınmacıların teknelerini batırmak suretiyle hayatlarını tehlikeye attıklarına ya da sınırlarına yayılan ve cinayet, tecavüz, insan kaçakçılığı boyutunda suçlar işleyen çetelere göz yumduklarına şahit oluyoruz.
Bu hak ihlalleri sadece geri gönderme operasyonlarıyla sınırlı kalmamış, iltica edilen ülkelerde bulunan Suriyeli mültecileri farklı bahanelerle ve bazı ülkelerin aldığı bireysel kararlarla -dönüş için güvenlik şartları gerçekleşip gerçekleşmediği teyit edilmeden ve birçok rapor Suriye’nin hala güvenli bir yer olmadığını kanıtlamasına rağmen- kendisinden kaçtıkları Suriye’ye tekrar zorla göndermenin ötesine kadar varmıştır.
Suriyelilerin, mevcut durumu ve imzalanan anlaşmaların detaylarını bilmeleri ve mevcut araçlardan özellikle de yasal araçlardan yararlanmaları gerekmektedir. Kendilerini organize etmek ve nerede olursa olsun Suriyeli ya da Suriyeli olmayan mültecilere yönelik insan hakları ihlallerini takip etme, kurbanların ve mağduriyetlerin sayısını düşürmek, farkındalık oluşturmak ve bu hak ihlallerini anlatıcı kampanyalar başlatmak üzere kendilerine has kurumlar tesis etmeye ihtiyaçları var.
Bunun yanı sıra, Suriyelilerin göç ve sığınma konularında zihin dünyalarını geliştirmeleri ve bu konularda uzmanlaşmış raporlar, akademik makaleler ve çalışmalar üretmeleri gerekiyor. Böylece bu çalışmalar, Suriyeli sığınmacıların devasa deneyimine dayanan gerçekçi vizyonlar ve algılar sunma noktasında fayda sağlayacaktır. Ayrıca bu çalışmalar, hem mültecilerin istikrarını artırmaya, onların haklarını korumaya ve sömürülmelerini önlemeye yarayacak hem de dünyayı rahatsız eden bu soruna çözüm bulunmasına yardımcı olacak ve onu sınırlamaya katkıda bulunacak, insan kayıplarını azaltacak siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda kazanımların katlanmasına yarayacak yol ve mekanizmalar üzerine eğilecektir.
Raporun tamamını okuyun (Arabça)
مؤسسة بحثية سورية تسعى إلى الإسهام في بناء الرؤى والمعارف بما يساعد السوريين على إنضاج حلول عملية لمواجهة التحديات الوطنية المشتركة وتحقيق التنمية المستدامة