Devrimi İhraç Etme ve İran Siyasetindeki Dönüşümler
Analitik Rapor
Giriş:
1979’da İran devriminin yükselişi, bilhassa yeni İran rejiminin komşu ülkeler için bir güvenlik tehdidi manası taşıyan “devrimi ihraç etme” stratejisini benimsemesinden sonra genel olarak bölgede ciddi bir değişim meydana getirdi. Ta ki şu anda tanık olduğumuz gibi İran’ın kolları gerek silahla gerekse silah kullanmadan daha başka taktiklerle, Irak’la başlayan ve Suriye ve Yemen’le de sınırlı kalmayan muhtelif Arap ülkelerine uzandı.
Aynı bağlamda olacak biçimde, İran devrimi, mazlumlara ve zayıflara yardımcı olmak gibi çekici ideolojik sloganları beraberinde getirdi. Bu sloganlar da ABD ile gerilim, İsrail ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi, İsrail büyükelçiliğinin Filistin büyükelçiliğine dönüştürülmesi ve ABD ile İran’ın birkaç sürtüşmesinin olması gibi pek çok şeyle pekiştirildi. Bu sürtüşmelerin göze en çok çarpanı, ABD büyükelçiliği krizi ve ABD diplomatlarının Tahran’da alıkonulmasıydı. Bu da tartışmalara yol açan ve çelişkili görünen birçok uygulamayla eş zamanlı olarak gerçekleşti. İran-Irak savaşındaki ısrar ve hemen sonrasında Irak ve Afganistan’da gerçekleşen ABD-İran iş birliği bu uygulamalardandı. İran rejiminin ABD ve “İsrail” ile ilişkilerinin gerçekliğini tartışılır yapan ve söz konusu ilişkiyi düşmanlık, gizli ittifak ya da bağımlılık gibi basit nitelemelerle tanımlamaya yönelik bazı girişimlerin ortaya çıkmasından sonra aralarındaki ilişkinin dinamiklerini sorgulanabilir kılan da bunlardı.
İki taraf arasında gerçekleşen güvenlik, askeri ve siyasi tüm hesaplaşmaların, Arap dünyasına hâkim olma ve buraların nüfuzunu paylaşma planı içindeki bir tiyatrodan başka bir şey olmadığına inanılan ve komplo teorisi olarak adlandırılan şey de budur. Öte yandan, başkaları da ideolojiden türetilen gerçek bir “varoluş mücadelesinden” bahsediyor. Üstelik, bu mücadelenin, İran ve İsrail arasında sürekli var olan gerilimi sona erdirecek kapsamlı bir çözüme ulaşmasını engelleyen dini boyutları da bulunuyor.
Bu makale, hem olaylar ve dinamikler hakkında gerçekçi, nesnel ve bütüncül bir anlayışa ulaşmak hem de İran, İsrail ve ABD’yi bir araya getiren karmaşık ve iç içe geçmiş ilişkinin gizemini ortaya çıkarmak amacıyla bu konuya ışık tutan bir dizinin parçası olarak yayınlanıyor. Bu analitik çalışma, Humeyni devrimi öncesinde, devrim esnasında ve sonrasındaki İran-İsrail-ABD ilişkilerine dair olayların ve dönemeçlerin incelenmesine ve analizine dayalı olarak hazırlandı. Sonuçlardan çıktı almak amacıyla doğrulama, karşılaştırma ve analitik işleme gerektiren bilgiler olması itibariyle çeşitli araştırmacı veya politikacılar tarafından bu olaylar hakkında yazılan araştırma ekibinin elindeki çalışmalar, analizler ve belgeler referans alınarak hazırlandı. Gerçeklere mümkün olduğu kadar ulaşmak için araştırma ekibinin üzerine kafa yorduğu da buydu.
Bir önceki kısımda, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle başlayan, Şah’ın iktidarıyla devam eden ve İran devriminin zaferi ve Humeyni’nin Tahran’da iktidara gelmesiyle neticelenen İran-ABD-İsrail ilişkisini sunduktan sonra bu yayında, Humeyni’nin bölgesel olarak yayılmak ve siyasi ideolojisini Arap topraklarına yaymak için benimsediği “devrimi ihraç etme” yaklaşımı üzerinde duracağız. Nitekim İran’ın, Arap muhitlerdeki genişleme çabalarının Amerika’nın nüfuzu ve diğer bölgesel güçlerin emelleriyle çatışması, İran-ABD-İsrail ilişkilerinin doğasında yeni bir dinamiğin ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Raporun tamamını okuyun (Arapça)
مؤسسة بحثية سورية تسعى إلى الإسهام في بناء الرؤى والمعارف بما يساعد السوريين على إنضاج حلول عملية لمواجهة التحديات الوطنية المشتركة وتحقيق التنمية المستدامة