İran-Amerika İlişkilerinin Muharrik Unsurları ve Bunların Suriye Dosyası Üzerindeki Etkilerine Dair:
Politika Analiz Birimi’nin Yayınlandığı Analitik Bir Makale
Viyana müzakereleri konusunda; müzakere tarafları arasındaki yalpalayan ve nispeten uzun süren görüşmelerin ardından müzakerelere katılan uluslararası güçler ile İran arasında yeni bir nükleer anlaşmanın yakın olduğunu sezdiren olumlu göstergelerin de eklenmesiyle, uluslararası camianın kazançlı çıkacağına dair ümitler gitgide artıyor. Müzakerelere katılan uluslararası güçlerin Tahran ile 2015 nükleer anlaşmasını canlandıracak ve İran ile ABD’nin anlaşma şartlarına tekrardan uymasını sağlayacak bir anlaşmaya varma olasılığını teyit etmesinden sonra Viyana’daki siyasi ve diplomatik atmosfer, müzakere sürecinin yakında sona ereceği hususunda umut vadediyor.
Nükleer görüşmelerdeki gelişmelere ve gerçekleştirilmesi açık bir ihlal olmasına rağmen, müzakereleri dinamitleyecek ve İran ve ABD arasındaki siyasi ilişkilerde yeniden kriz yaratacak birtakım içinden çıkılmayan sorun ve sümen altı edilen dosyalar var. İran, ABD’nin asla uygulanamayacağını düşündüğü bazı koşulları öne sürüyor. Öyle ki İran, 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından Trump yönetiminin kendisine uyguladığı tüm ekonomik yaptırımların kaldırılmasını ve ABD kongresinden bir daha hiçbir Amerikan yönetiminin anlaşmadan çekilmeyeceğine dair siyasi güvenceler vermesini talep ediyor.
Pek çok analiz ve değerlendirme, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi liderliğindeki “gelenekçilerin” iktidara dönmesiyle müzakerelerin duracağını öngörmüştü; ancak çok geçmeden müzakerelerin devam ettiği ve hem İran hem de ABD tarafından bazı çevrelerin direnişine ve İsrail’in anlaşmayı kesin olarak reddetmesine ve anlaşmayla ilgilenmediğini tekrar vurgulamasına rağmen birçok engelin aşıldığı görüldü. Dolayısıyla İran, Amerikan ve İsrail üçlüsü arasında yaşananlar, içinde bulunduğumuz anın bir sonucu değildir. Aksine bu yaşananlar, aralarındaki ilişkileri etkileyen faktörlerin iç içe geçmesinden ve bu faktörlerin çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Durum öyle bir noktada ki, 1979’da İran devriminin yükselişiyle beraber muharrik unsurlarını görmeye başladığımız bu ilişkileri tam manada anlamlandırmak araştırmacılar için çok zor bir hal alıyor.
İlerleyen satırlarda İran, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’ni bir araya getiren karmaşık, iç içe geçmiş ilişkinin gizli boyutlarını ortaya çıkarmaya dönük bir çalışma söz konusu. Taraflar arasındaki ilişkilerin tarihi ve önemli dönüm noktaları incelenerek yapılan bu çalışmada, ilişkinin dinamiklerinin kapsamlı bir resmini çizmenin yanı sıra uzlaşmaya veya anlaşmazlığa iten faktörleri anlama hedefi gözetilmektedir. Böylece bu ilişkinin etkileşimlerine en iyi şekilde tepki verilebilmesine ve Suriye’deki İran projesine karşı Suriye halkına ve bu halkın davasına hizmet edecek ortak noktaların ve müşterek çıkarların inşa edilmesine yardımcı olunabilecek.
Analiz makalesinin tamamını okumak için (Arapça)
مؤسسة بحثية سورية تسعى إلى الإسهام في بناء الرؤى والمعارف بما يساعد السوريين على إنضاج حلول عملية لمواجهة التحديات الوطنية المشتركة وتحقيق التنمية المستدامة