Araştırma ve ÇalışmalarOrtak Kimlik ve Uzlaşı BirimiYayınlar

2011 Sonrası Suriye’deki İnsani Çalışmaların Zihinsel İmajı – İhtiyaç Zorlukları ve Kaynak Yetersizliği

Araştırma Belgesi

Yönetici Özeti:

Suriye devriminin başlaması ve devrimin, rejimin güvenlik ve askeri kıskacıyla karşı karşıya kalmasından sonra; mağdur olanlara, yerinden edilmiş kişilere ve evsizlere çeşitli alanlarda (tıbbi, insani yardım, vb.) yardım ulaştırma gerekliliği peyda oldu. Suriye rejiminin bazı bölgelerde kontrolünün azalmasıyla birlikte, devlet kurumlarının yokluğunun bıraktığı boşluğu doldurma ihtiyacı daha net hale geldi. Ve böylece devrimin ilk yıllarında ihtiyaçları gidermek amacıyla gerek bireylerden gerekse yerel ve bölgesel kuruluşlardan gelen bağışlara dayanan gönüllü ekipler ve yerel oluşumlar ortaya çıktı.

2014 yılında uluslararası desteğin insani müdahale hattına girişi, bu gönüllü ekip ve kuruluşların idari ve saha çalışmalarını geliştirmelerinde ve Suriye’deki uluslararası insani yardım sistemine katılabilecek uygulama ortağı olarak kendilerini sunan kuruluşlara dönüşmelerinde etkili olmuştur.

Çalışma, Suriyelilerin geneli arasında “sivil toplum” kavramının ne olduğu hakkında hala bir belirsizlik olduğunu gösteriyor. Öyle ki gıda sepetleri, nakdi yardım ya da sağlık ve eğitim hizmetleri gibi somut maddi yardımları sunan yardım kuruluşlarına odaklanılmış durumda. Nitekim bu şekilde, kamu tesislerinin aydınlatılması veya altyapının onarımı ya da davet ve daha başka alanlarda bazı kamu hizmetleri sunan kurum ve kuruluşların sahip olduğu portreden uzaklaşılıyor.

Anketin sonuçları, özellikle gerek mali ve idari şeffaflık konusunda olsun gerekse iç işlerle alakalı mali ve idari yolsuzluk konuşmaların yayılması hususunda olsun, olumsuz izlenimin olumlu izlenimden daha fazla olduğunu gösterdi. Böyle olması da haklı ve anlaşılır sebeplerden ileri geliyor: Halk, temel ihtiyaçlarının kuruluşlar tarafından yeterince karşılandığını düşünmüyor. Buna, bu kuruluşlar tarafından yapılan gerçek hatalar sebep olmuş olabilir veya şeffaflığın olmaması ve halk ile tartışma oturumlarının olmaması nedeniyle kuruluşların sorumlu tutulabileceği halkın yanlış anlamasından kaynaklanıyor olabilir. Çalışma örnekleminin olumlu izlenimi de kuruluşların çalışmalarının bazı yönleriyle, özellikle de kuruluşların performansının geliştirilmesi ve acil durumlarda sundukları hizmetler ile sınırlı kalıyor.

Sonuçlar 40 yaşın üstündekiler, üniversite mezunları ve organizasyonlardan sınırlı şekilde faydalananlar gibi her birinin kendince haklı nedenleri olan birçok öfkeli ve kızgın kesimin, organizasyonlarla ilgili olumsuz bir zihinsel imaj oluşturduğunu gösterdi.

Halkın geniş bir kesiminde doğru bilginin eksik olduğu açıkça görünüyor. Aynı şekilde, derinden etkilenen ve son derece kötü insani koşullar yaşayan bu kesimin izlenimlerinin şekillenmesinde psikolojik faktörün önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu kesimin olumsuz izlenimlerinin yerini olumlu izlenimlerle değiştirebilmesi için temel yaşam koşullarındaki değişikliği net bir şekilde hissetmesi elzemdir.

Suriyeli STK çalışanlarının cevapları da beklenen bağlamın dışında bir görünüm sergiledi. Öyle ki çalışanların, kendi organizasyonlarının işlerine ve bu işe eşlik eden koşullara aşina olması gerekirken; çalışanlar arasında, tarafsızlık(ne olumlu ne de olumsuz) yüzdesi belirgin boyuttaydı. Bu da bu kuruluşlardaki çalışanlar arasında kesin bilginin eksikliğini gösteriyor. Yine, organizasyonu herhangi bir şayia veya iftiraya karşı savunması gereken kişilerde bile organizasyonun çalışmalarında şeffaflık olmadığını ortaya koyuyor.

Suriyeli sivil toplum örgütlerinin yaptığı insani çalışmalara yönelik zihinsel imaj muhtelif faktörlerden ötürü belirsiz ve karışık görünüyor. İlk olarak, halktan geniş bir kesiminin yaşadığı insanlık dışı koşullar sonucunda toplumda meydana gelen değişim var. Bu zorlu koşullar, acıları istismar etmeye ve koşullara teslim olmaya çalışan davranışlara yansımıştır. Bir diğer faktör de koşulları iyileştirme isteğinin olmaması. Nitekim Suriye toplumu savaş yıllarında üretken bir toplumdan ihtiyaç sahibi bir topluma dönüştü. Suriyelilerin maruz kaldığı büyük hasarlar ve hayal kırıklıkları sonucunda meydana gelen hiddet ve kızgınlığın tırmanması da bir diğer faktör. Son olarak, iyi veya kötü ayrımına gidilmeksizin, insani yardım sektörlerindeki tüm çalışanlara yönelik genelleme eğilimi bu zihinsel imajın oluşmasında önemli bir role sahip.

Ayrıca, halkta, yardımların sunulma ve yönetilme mekanizmasına dair düzgün bir imajın da olmadığı bariz biçimde görünmektedir. Öyle ki uluslararası örgütlerle muamele biçiminin, para veren ancak uygulamada kuruluşa bir özgürlük alanı bırakan bireysel bağışçılarla muamele biçimine benzer olduğuna yönelik yayılan bir kanı var. Ya da bu örgüt ve kuruluşların, insani müdahale sürecinin kurallarını ve mekanizmalarını bilmeden, bir sektöre tahsis edilen desteği başka bir sektöre aktarmaya kolayca ikna edilebileceğine inanılıyor.

Özellikle, ailelerin çoğunu sadece bir sektörde muhtaç bir aile iken birkaç sektördeki muhtaç ailelere dönüştüren istisnai koşullar göz önüne alındığında, giderilmesi gereken büyük ihtiyaç ile nereye harcanacağı belirlenmiş destek arasındaki büyük boşluk, çekilen sıkıntıyı daha da arttırmış vaziyette. Ayrıca, uluslararası bağış ve hibeler henüz belirli bir sektörü tam olarak karşılayamadı. Bu durum, bağışçıları, verdikleri desteği tüm sektörleri kısmen ve eşit olmayan bir şekilde kapsayacak şekilde dağıtmaya sevk etti.

Öte yandan, bağışçı ülkelerin açıkladığı yardımlar öncelikli ihtiyaçlara göre değil, başka hususlara göre ve Suriyelileri barındıran ülkelere dağıtıldı. Suriye’nin payı da rejim kontrolündeki bölgelere, muhalif güçlerin kontrolündeki bölgelere ve ayrılıkçı milislerin kontrolündeki bölgelere dağıtıldı.

Benzer biçimde, destek veren kuruluşların öncelikleri, projeleri uygulayan kuruluşların ve bu projelerden yaralanan grupların önceliklerinden farklılık gösteriyor.

Ülkeler ve destek veren kuruluşlar, acil durumlarda öncelikleri arasında, asgari düzeyde de olsa insanları hayatta tutacak şeyleri tedarik etmek olduğunu düşünürken; destek veren kuruluşlar -uluslararası kuruluşlar veya BM’ye ait organizasyonlar- önceliklerinin ihtiyaç derecesi ve önem derecesi ne kadar büyük olursa olsun başka bir alanda değil de kendileri için belirledikleri alanlarda destek vermek olduğunu görürlerken; yerel kuruluşların önceliği, çalışmalarının devamlılığını sağlamak ve halkın ihtiyaçlarına bu ihtiyaçlarını değerlendirerek  ve bu ihtiyaçlara ulaşabilme gücüne göre cevap vermektir. Yararlanıcı kesimin öncelikleri ise ihtiyaçlarının genişliği ve hiçbirine birine yetişememe olarak diğerlerinden değişiklik gösteriyor.

İnsani yardım çalışmalarını denetleyen bir gözetleme organının/mekanizmasının olmayışı, kuruluşlara yönelik yolsuzluk, savurganlık, kötü yönetim veya manipülasyonla ilgili, açık delillere ve kanıtlara dayanmayan birçok suçlamanın yayılmasına yol açtı. Benzer şekilde, finansal şeffaflık faaliyetinin zayıflığı veya olmaması birçok insanı çoğu kez “Bağış paraları nereye gitti?” ve “Nasıl harcandı?” türünden sorulara yöneltti.

İdari şeffaflığın olmamasının yanı sıra özellikle işe alım süreci ve kadroların seçimi ile ilgili yapılan hatalar da insani yardım çalışmalarının olumsuz imajının daha da kötüleşmesine neden oldu. Çok sayıda iş başvurusu olduğu için kuruluşların tüm başvuru sahipleri ile iletişim kurması veya e-postalarına yanıt vermesinin zorlaşmasıyla kurumlar, çalışan seçiminde izleyecekleri mekanizmayı açıklamıyorlar ve bu da çalışanlarını net bir sisteme göre seçmediği yönünde kuruma yine olumsuz bir izlenim kazandırmaktadır.

Burada insani çalışmaların zihinsel imajı üzerinde en güçlü etkenin mali şeffaflık olduğu belirgin şekilde görünüyor. Bağışta bulunan tarafların ve kuruluşların faaliyet gösterdiği bölgelerdeki hükümetlerin talep ettiği mali ve denetim kısıtlamalarına ve birçoğunun, mali hesaplarını denetlemek için bu konuda uzmanlaşmış şirketlere başvurmasına rağmen bu kuruluşlar mali hareketlerini izleyen halk tabanına düzenli ve anlaşılır bir şekilde sunmada büyük ölçüde eksik kalıyorlar. Bunun yerine, genellikle sadece başarı raporlarını detay ve açıklama sunmadan duyurmakla yetinmekteler.

Bu kuruluşların çoğu; bazı projelerin medyada yer almasına abartılı bir şekilde odaklanma, sahada uygulamada gereken kalite ve özenin gözetilmesinde kusur gösterme, yanlışlıkların itirafında zayıf kalma ve bu yanlışları gizlice ve yaygara çıkarmadan düzeltme yoluna başvurma türünden nedenlerle zihinsel imaj yönetiminde hataya düştü. Gerek kurumun sayfasından gelen eleştirilerle ve yorumlarla olumsuz etkileşim gerekse sorunları izleme, yardım taleplerini alma veya bazı soru ve önerilere cevap vermek için net bir mekanizmanın bulunmaması ve yapılan faaliyetleri belgelememe türünden içine düşülen hatalar, kuruluşların zihinsel algı yönetimindeki diğer hatalardı. Bu sebeplerin tümü, söz konusu olumsuz imajın oluşmasına ve bu alanda çalışan tüm kişilere genellenmesine neden oldu.

İnsani yardım organizasyonları akademik niteliklere sahip birçok çalışan kişiyi bünyelerinde barındırmasına rağmen, yararlanıcılarla ilgilenme, onlarla anlaşma, onlar için uygun söylemi seçme becerilerine sahip ve aynı zamanda insani yardım çalışma sistemini, zorluklarını ve ihtiyaçlarını anlayıp bunlarla etkileşim içinde olabilecek niteliklere sahip kadrolardan yoksunlar.

Bu çalışmayla, Suriye’nin kuzeyindeki insani yardım çalışmalarına dönük imajın, örgütler tarafından oluşturulmadığı, daha ziyade var olan olumsuz atmosfer sebebiyle rastgele bir şekilde oluştuğu sonucuna varılmıştır. Bu olumsuz havanın esmesinin en büyük etkeni de tecrübe eksikliği ve çalışmanın yapıldığı olağanüstü koşullardır. Yalnız, kuruluşların da bunda büyük sorumluluğu bulunmakla beraber, halk tabanı da olanların kısmen sorumlusu konumundadır.

Öte yandan, herhangi bir kuruluşun imajı, insani yardım çalışmalarının imajından genel manada etkilenmiş görünüyor. Kurumun idari, mali ve yönetim performansını geliştirmesi artık yeterli olmayıp, insani yardım çalışmaları sektörünün genel performansını geliştirmesi elzem bir hal almıştır. Zira bazı kişilerin yaptığı hatalar bir şekilde diğer kuruluşlara da yansıyacak ve onların zihinsel imajını da etkileyecektir.

Çalışma; bazı hataları düzeltme, halk nezdindeki tansiyonu düşürme ve insani yardım çalışmalarının sisteminin düzeltilip geliştirilmesi amacıyla ihtiyaçların giderilmesine, halkla kaynaşmaya ve istikrarsız olan istisnai çalışma koşullarındaki sürdürülebilirliğe daha fazla katkı sunulması adına çoğunluğu yardım organizasyonlarına yönelik bir dizi tavsiye ile nihayete erdi.

Araştırma makalesinin tamamını okuyun

مؤسسة بحثية سورية تسعى إلى الإسهام في بناء الرؤى والمعارف بما يساعد السوريين على إنضاج حلول عملية لمواجهة التحديات الوطنية المشتركة وتحقيق التنمية المستدامة

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu