Araştırma ve ÇalışmalarSosyal BirimYayınlar

Türkiye’deki Suriyeliler: Depremin Gün Yüzüne Çıkardığı Zayıflık ve Hassaslığın Başka Boyutları

SDG Toplumsal Birimi Tarafından Hazırlanmış Analitik Bir Rapor

Birkaç saniye içinde Suriyeliler ve Türkiye vatandaşları kendilerini, ardında bıraktığı hasar beklenenin çok üstünde olan büyük bir insani felaketle karşı karşıya buldular. Öyle ki geride on binlerce can kaybı ve kayıp kimse, hayatta ama evsiz kalan milyonlarca insan ve milyonlarca ton ağırlığında moloz hasar bıraktı. Aynı zamanda etkileri görülebilir düzeyde ortadan kalkmayacak psikolojik travmalara da neden oldu. Bir diğer açıdan da dayanışma, beraberlik ve toplumsal desteğin net bir portresini de tekrar gösterdi. Bununla birlikte yaşanan acı olayın boyutunu katlayan ve toplumun farklı kesimlerinin sıkıntılarını arttıran savunmasızlık ve hataların bazı yönlerini de ortaya çıkardı.

6 Şubat 2023 sabahı, Richter ölçeğine göre 7,8 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem, birkaç dakikalık zaman farkıyla Türkiye’nin güneyini ve Suriye’nin kuzeyini vurdu.[1] İki büyük depremden sonraki üç hafta boyunca, Richter ölçeğine göre bazılarının büyüklüğü 6 dereceyi aşan 9.300’den fazla artçı sarsıntı meydana geldi. Bu depremler ardında 44 bini aşan can kaybı bıraktı. Bu sayının halen artacağı tahmin edilmekte.[2]

Türkiye hükümeti ve tüm kurumları bu felakete müdahale etmek için alarma geçti. Sivilleri kurtarmak ve molozları kaldırmak için tahsis edilen çok sayıda yardım ve destek ekibi bölgeye yönlendirildi. Türkiye’de ikamet eden Suriyeli ve Araplardan oluşan gönüllü ekipler de bu büyük felakete müdahalede bulunmak için ellerinden gelen her türlü yardımı yapmak üzere harekete geçti.

6 Şubat depremi, Türkiye’deki toplam Suriyeli nüfusun %50’sini oluşturan yaklaşık 1,7 milyon Suriyelinin yaşadığı Türkiye’nin on ilini vurdu. Suriyelilerin ölüm oranı bu illerde ikamet eden toplam Suriyeli sayısının %0,2’sine[3] ve Türkiye’deki toplam depremzede sayısının %9’una tekabül ediyor. Yaralıların oranları ise halen bilinmiyor.

Deprem Suriyelilerin Türkiye’deki hayatını karıştıran bir savunmasızlık ve hassaslık yönünü de gün yüzüne çıkardı. Özellikle destekleyici toplumsal ağların olmamasıyla beraber afetler ve acil durumlar esnasında yararlanabilecekleri herhangi bir yöntem veya birikimin olmaması nedeniyle, yaşadıkları yoksulluk ve fakirlik halini deprem daha da arttırdı. Ayrıca, geçici korumanın yasal statüsünden kaynaklanan birçok beklenmeyen sorun belirdi ve hesaba katılmayan pek çok karışıklığa ve soruna yol açtı.

Bu rapor; savaş, iltica ve yaşadığı acı deneyimlerin yankılarından muzdarip bir kesimden, depremin etkilerini hafifletmek amacıyla depremzede Suriyelilerin karşılaştığı sorunları gözlemlemeye, en acil şekilde dikkatleri bu konuya çekmeye ve ilgili olanları harekete geçirip bu sorunlara cevap üretmek üzere davet etmeyi hedefliyor.

Rapor, Suriye Diyalog Merkezi Toplumsal Biriminin Suriyelilerin farklı alanlardaki sorunlarının izlenmesine[4] dayalı önceki çıktılarına dayandığı gibi depremden sonraki üç hafta boyunca Suriyelilerin geniş bir kesimi arasında ortaya çıkan problemleri gözlemleme ve takip etmeye bir de Suriye[5] ve Türkiye depreminin farklı etkilerini izlemeye dayandırıldı. Ayrıca rapor Suriye Diyalog Merkezi’nin Toplumsal Biriminin, Suriyelilerin depremden sonraki sorunlarını tartışmak üzere katıldığı atölyelerden birinin çıktılarına da dayanıyor.

Rapor; ilk bölümünde, deprem sonrasında Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı’nın yürürlüğe koyduğu acil müdahaleyi ve düzenleyici kararları ele alıyor. İkinci bölümde, afet sonucunda ortaya çıkan savunmasızlık ve hassaslığın bazı yönlerini açığa kavuşturuyor. Son bölümde, yapılan bu müdahaleyi orta ve uzun vadede daha iyi bir hale getirmek için bir dizi çözüm ve öneri sunuyor.

1. Göç İdaresi Başkanlığı ve Suriyelilere Yönelik Acil Müdahale

Yabancıların işlemleriyle ilgilenen Göç İdaresi depremin ikinci gününde harekete geçti. Bazı basın mensubu ve STK temsilcileriyle, depremden etkilenen 10 ilde ikamet eden Suriyelileri ilgilendiren kararlardan kendilerini haberdar etmek için bir araya geldi. Daha sonrasında üçüncü gün, depremden etkilenen on ildeki geçici koruma kartı sahipleri için iller arasında seyahat etmeye yarayan izinlerle çalışmayı[6] dondurmak için bir karar yayınladı. Kararda, depremden etkilenen yabancıların yerleşim ve geçici ikamet yerlerinin bilinmesi için gittikleri ildeki il göç idaresi müdürlüklerinden 90 gün süreli yol izin belgelerini almaları gerektiği vurgulanarak onların iller arasında özgürce hareket edebilecekleri ve akrabalarına -İstanbul’da akrabası olanlar hariç- gidebilecekleri belirtiliyordu. Bu karar Suriyelilere ait birçok sosyal mecrada yazılıp yayınlandı[7].

Seyahat izninin askıya alınmasından iki gün sonra yabancılara yönelik genel ve yazılı olarak Türkçe, İngilizce, Arapça ve Farsça dört dilde yeni bir genelge yayınlandı. Bu genelge, deprem için alınan tedbirlerle ilgili bazı açıklamalarda bulunuyordu. Yayınlanan genelge, hava yoluyla yapılan ücretsiz tahliyenin, kendi imkanlarıyla işlerini yürütmesi[8] gereken yabancıları kapsamayacağını, yabancıların İstanbul’a gelmemesini vurgulayıp net şekilde izah ediyordu. Bu talimatların herhangi bir resmi referansı olmamasına rağmen, Göç İdaresi tarafından yayınlandığı teyit edildi[9].

Şekil 1: 10/2/2023 tarihinde yabancılara yönelik yayınlanan ve -güvenilir kaynaklara göre- Göç İdaresine dayandırılan genelge

Depremin ilk günlerinde, hava yoluyla yapılan ücretsiz tahliye operasyonları depremden etkilenen birçok insanı ayrım gözetmeksizin kapsıyordu. Ancak bu genelgenin yayınlanmasından sonra kısıtlamalar ve sıkı uygulamalar arttı. Birçok Suriyeli çevreyi, etkilenen aileleri deprem bölgelerinin dışına taşımak için ücretsiz otobüsler tedarik etmeye sevk eden de bu durum oldu. Yine, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yayınlanan bir bildiride, AFAD’ın yardıma muhtaç depremzedelerin tahliye operasyonlarını ve çevre illerdeki geçici barınma merkezlerine dağıtımını üstlendiğine dair bir planı olduğunu belirttiği bir bildiri yayınladı. Bu operasyonlar başta bazı Suriyeli aileleri içerirken bu planın daha fazla aileyi kapsayıp kapsamayacağı henüz belli değil[10].

Göç İdaresi Başkanlığı, depremden etkilenen Suriyeli ailelerin İstanbul’daki akrabalarının yanına gitme yasağını resmi olmayan bir şekilde geri çekti. Oradaki göç idaresi merkezlerinden birinden iki ayı geçmemek üzere seyahat izni almaları şartıyla orada ikamet etmelerine izin verdi. Bu izni almak için, geçici ikamet adreslerini teyit etmek amacıyla, onları barındıran aileden bir kişinin kendilerine eşlik etmesini şart koştu.  Bu şart tüm illerde uygulandı[11].

Göç İdaresi ile koordineli bazı Suriye kanalları, etkilenen illerden geçici koruma kartı kimliğine sahip olanların, ziyaret süresinin azami süreyi aşması halinde kimlik kaydının iptal edileceğini belirterek en az 3 en fazla 6 aylık izinle Suriye’ye girmelerine müsaade edileceğini duyurdu[12].

Depremin ardından birçok Suriyeli kurum, kuruluş ve gönüllü ekip deprem nedeniyle Türkiye topraklarında yerinden olmuş Suriyeli ailelerin ihtiyaçlarını gidermek üzere harekete geçti. Bu kurum ve kuruluşlar, geçici barınma merkezleri kurup ayni ve nakdi yardımlar topladı ve bazı ailelerin geçici olarak kalacakları apartman dairelerini temin ettiler. Birçok Suriyeli ve Arap gönüllü gençlik ekibi de kurtarma ekiplerine yardım etmek için Türkiye’nin güney illerine doğru yola çıktı.

Afetin hacminin büyüklüğünün ve etkilenen kişi sayısının çokluğunun Türkiye hükümetinin, geçen yüzyıldan bu yana bölgede yaşanan bu en büyük depreme müdahalesinde bir kafa karışıklığına sebep olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte, yaşanan afet Türkiye’deki Suriyelilerin durumunun hassaslığını da net şekilde gösterdi. Göç İdaresi Başkanlığı’nın kriz ve afet zamanlarında çok sayıda Suriyeli ile nasıl bir muamelede bulunacağına dair net bir planı bulunmamakta. Sözlü genelgeler belirsizliğe ve kafa karışıklığına neden olduğu gibi birçok yanlış bilginin yayılmasına ve doğru bilgiye ulaşmanın zorlaşmasına sebebiyet verdi.

Bunun dışında, Suriyelilerden oluşan ve müdahale sürecini Türk taraflarla iş birliği içinde yöneten, depremzedelerin ihtiyaçlarına karşılık veren belirli bir makam da yoktu. Türkiye’de lisanslı Suriyeli kuruluşların çoğu -esasen kendileri depremzedeydi- depremin Suriye içinde bıraktığı yaraları sarmak için olanca gücüyle çalışıyorlardı. Özellikle Esad rejimi tarafından kontrol edilen bölgelerin dışında kalan Suriyeliler en zayıf kesimi teşkil ediyordu. Yaşadıkları bölgede meydana gelen deprem sonucu hem maddi hem de insani kayıplar oldukça ağır olmuş ve bu durum insani yardım ulaştırmanın zayıf olduğu bir dönemle eş zamanlı gerçekleşmişti.

2. Savunmasızlık ve Hassaslıktan Daha Fazlası: Deprem Sonrası İhtiyaçlar

Türkiye topraklarındaki depremzede Suriyelilere çeşitli yönlerden yardım sağlamak için gereken ihtiyaçların boyutunu, özellikle kayıpların son hali henüz belli olmadığı için, şu anda tahmin etmek zor. Dahası, özellikle Türkiye’deki Suriyeliler açısından afete yönelik orta vadeli bir müdahale politikası da halen net değil. Bununla beraber, depremden sonraki ilk haftalar, Türkiye’deki depremden etkilenen Suriyelilerin yaşadığı birçok zayıflık ve hassaslık barındıran noktaları ortaya çıkardı. Aşağıdaki maddeler halinde bunları özetlemek mümkündür:

2.1. Kanunlarla İlgili Sorunlar

Geçici koruma kartı ile ilgili yasal sorunlar, Türkiye’deki Suriyelileri rahatsız eden sorunların başında gelmektedir. Her ne kadar Göç İdaresi Başkanlığı depremzede insanları seyahat iznini çıkarmak zorunda bıraksa da bu süreç, hayatta kalan ailenin tümüyle illerdeki göç idaresi müdürlüklerine giderek bu belgeleri bizzat çıkarmasını gerektirmiştir. Bu da gereksiz bir izdiham halinin olmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca, depremden etkilenenlerden bu belgelere ihtiyaç duyanların arasında, yaşadığı şokun etkisini henüz üstünden atmamış yaralılar, yaşlılar ve çocuklar olduğu dikkate alınmamış. Yine bu insanların arasında, sırası gelinceye dek bekleyebilecek takati olmayanlar var. Oysa elektronik olarak seyahat izni alınabilmesi yaygınlaştırılarak bu sorunu çözmek mümkündü[13].

Öte yandan aileyi misafir eden bir akrabanın kefil olması talebi de birçok sorunlu yön teşkil ediyordu. Bazı Suriyeli aileler yakınlarını geçici olarak ağırlamış ancak bu ağırlamayı uzun süre karşılayacak güçte değiller. Özellikle de depremden etkilenen veya etkilenmeyen Suriyeli ailelerin çoğu, maddi olarak ve yaşamsal açıdan kötü durumda olan, gücü çok olmayan gruplar arasında yer alıyor. Bu aileler günlük masraflarını karşılamakta güçlük çekerken başka ailelerin yükünü kaldırmak onlar için zor hatta imkânsız. Dahası bazı ailelerin Türkiye’de hiçbir akrabası yok. Kendisine gidebileceği kimsesi bulunmuyor. Sorunu onlar için daha karmaşık hale sokan da bu.

Diğer bir taraftan, gerek daha önce kısıtlamalarının dondurulmasına neden olan ikamet kısıtlaması sorunu yaşayanlar gerekse önceden geçici ikamet kartı olmayan ve deprem sonrasında gözaltı merkezlerinden salıverilen Türkiye’deki diğer Suriyelilerin akıbeti ise henüz netlik kazanmış değil. Bunlardan bazıları, bu kısıtlamalarla ilgili daha önceki sorunların varlığı nedeniyle, Göç İdaresi Başkanlığı’nın elektronik sisteminin bu işlemi kabul etmemesi sonucunda seyahat izni almakta çok fazla zorlukla karşılaştı.

Depremden etkilenen Suriyeliler, seyahat izni süresinin sona ermesinden sonraki akıbetlerini de merak ediyor. Zira mevcut ikamet süresinin iki veya üç ay ile sınırlandırılması istikrarsızlıklarını daha da arttırıyor. Özellikle evleri ağır hasar görüp oturulamaz hale gelen ve daha önceki iş imkanlarını kaybedenler için, durum daha da zorlaşıyor. Üstüne üstlük hiç kimse gönüllerini rahat ettirecek şekilde bir yerden destek veya yardım alıp almadıklarını sormuş da değil.

Suriyeliler özellikle büyük illerde, rasgele göndermelerin kendilerini etkileyeceğinden de korkuyorlar. Çünkü depremden etkilenen illerden gelen bir dizi insanı etkileyen çeşitli gerekçelerle[14] bir grup keyfi gözaltı vakası gözlemlenmiş bulunmakta. Depremden etkilenen bu kesimin sıkıntılarını katlayacak ve yaşadıkları zorlukları arttıracak bu türden olayların artması ve yaygınlaşmasından haliyle korkulmaktadır.

Bir taraftan da depremden etkilenen Suriyeli ailelerin büyük çoğunluğu geçici koruma kartının güncellenmesi veya çıkarılması işlemleri için temel belgeler arasında sayılan kimlik belgelerini enkaz altında kaybetti. Esad rejiminin İstanbul’daki konsolosluğuyla uğraşmanın zorluğu göz önüne getirildiğinde, yedek belgeleri çıkarmak neredeyse imkânsız. Konsolosluk gerek sıra gerekse bu evrakları vermek için depremden etkilenen ailelerin çoğunluğunun ödeyemeyeceği çok yüksek meblağlarda işlem bedelleri talep ediyor. Kaldı ki her türlü kimlik belgesini düzenlemeye yetkili de değil.

Birçok aile, deprem sırasında bazı üyelerini kaybetti. Suriyeli refakatsiz çocukların yani ailesiz kalan çocukların sayısını arttıran da bu olmuştur.

Bu grup iki kısma ayrıldı: Birinci kısım, akrabalarının gözetiminde kaldı. İkinci kısmı da kimlikleri veya aileleri tespit edilemeyince bu tür vakalarla ilgilenen merkezlere teslim edildi. Birinci grup, çocukların kimlik numarası gibi önceki tüm bilgileri kaybolmuşken, bu çocukların kimliklerini ve akrabalarıyla olan ilişkilerini kanıtlayan kimlik belgelerini çıkarma sorunuyla karşı karşıya kaldı. Ayrıca bu refakatsiz çocuklara bakan akrabalardan birinin, bu çocuğun işlerini her bakımdan takip edebilmek için ebeveynlerden birinin resmi vekaletnamesine göre bir mahkemeden yasal velayet alması gerekmektedir. Ancak bu gerekliliğin, mevcut koşullar altında uygulanması olanaksız olabilir.

Yetimhanelere ve konuyla ilgili uzman merkezlere nakledilen refakatsiz çocuklar, özellikle küçük yaşta olan ve Türkçeye yeterince hâkim olmayan ya da travması devam eden çocuklar kimliklerini ve akrabalık bağlarını kanıtlama sorunu yaşıyor. Çünkü kimliklerini ispatlamak, ailelerinin akıbetini öğrenmek ya da Suriye’deki akrabalarıyla bir araya getirilmeleri konusunda bariz bir zorluk var. Müşahede edildiği kadarıyla bu grupla ilgilenmek adına net bir politika henüz ortaya konulmamış ve sayıları hakkında da net bir değerlendirme yok.

2.2 Sağlık ve Eğitimli İlgili Hizmetlerin Alınması

Depreme acil durum müdahalesi, her milletten depremzede tüm insanların acil tıbbi hizmetlere erişmesine olanak sağladı.  Bununla birlikte, orta vadedeki bu müdahalenin, tıbbi hizmetlerin sağlanmasını aynı illerdeki kimlik kartı sahipleriyle sınırlandıran önceki talimatlar ortadayken, depremden etkilenen illerden gelen seyahat izni sahiplerinin yeni illerde genel sağlık ve diğer hizmetlere erişmesine imkân sağlanıp sağlanmayacağı şu anda belli değil.

Özellikle kronik ve tedavisi olmayan hastalıkları olanlar, hamileler ve çocuklar için, resmi talimatların olmaması nedeniyle bu hizmetlerin alınıp alınmayacağına dair bir belirsizlik hali sürmekte. Bu da net bilgilerin olmaması nedeniyle, bu kategorideki kişilerin var olan hizmetlerden mahrum bırakılması anlamına gelir.

Depremden etkilenen bölgelerde ikinci dönem için okulların açılması da mart ayının üçüncü haftasına ertelendi. Öyle ki “geçici seyahat izni” olarak ellerinde bulundurdukları belgeye göre, etkilenmeyen illerdeki okulların Suriyeli depremzede öğrencileri alıp almayacağı henüz net değil. Bu durum özellikle de yaşadıkları binaların yıkılması nedeniyle eskiden ikamet ettikleri yerlere şimdilik dönme şansları düşük olanlar için geçerli. Üstelik bu, binlerce Suriyeli öğrenciyi en az bir dönem eğitim hakkından mahrum edebilir.

Üniversitelerin uzaktan eğitimle devam ettirilmesi coğrafi mevcudiyetle ilgili bazı sorunları çözmüş olsa da etkilenen illerde bulunan üniversitelerdeki Suriyeli öğrenciler ikinci yarıyıl için gerekli olan ve hem eğitimlerine devam etmelerini hem de elektronik derslere katılmalarını sağlayacak öğrenim ücretini temin etmede ciddi sorunlar yaşayacaklar. Bilhassa bu öğrencilerin birçoğunun ailelerinin yaşadığı maddi kayıplar nedeniyle bu taksitleri ödeyememesi, en iyi ihtimalle bu dönem eğitimlerine devam etmelerini engelleyebilecektir.

2.3. Yardımlarla İlgili Problemler ve Barındırma Çabaları

Hükümet, etkilenen aileler için net bir müdahale planı açıkladı ve birçok barınma merkezi kurdu. Yıkılmış binaları tazmin ve yeniden inşa etme faaliyetlerine başladı. Bazı barınma merkezlerine çok sayıda Suriyeli aile kabul edildi ve onlar için çadırlar temin edildi. Türkiye’deki aileler gibi yerinden olmuş bazı Suriyeli ailelere de 10 bin liralık yardım yapıldı. Bazı Suriyeli aileler de eski yaşadıkları evlerin sahipleri tarafından şantaj ve tehditlere maruz kaldı. Ailelerden bir kısmı, aldıkları parayı Türk ev sahibine vermeleri gerektiği ve bu paranın ev sahibine ait olduğu iddiasıyla tehdit edildi. Ve bu ailelerden kimisi de özellikle de bu yardıma kimin hak kazandığına dair herhangi bir yasal açıklamanın olmaması sebebiyle, tehditlere boyun eğdi[15].

Öte yandan, depremden etkilenmeyen illerdeki bazı Suriyeli aileler; ev sahiplerinin, etkilenen akrabalarını yerleştirmek için evi boşaltması gerektiği bahanesiyle oturdukları eve daha fazla kira ödemek için baskı altına girmeye başladı. Her ne kadar Suriyeliler daha müşkül durumda olsa da sadece onlara yönelik gibi görünen bir durum değil bu. Suriyelilerin daha zor durumda olmalarının nedeni dil engelleri, yasal konulara vakıf olmamaları ve kira sözleşmesini yasal olarak belgeleyememeleri.

Türkiye hükümetinin daha önceden, yabancıların tüm bölgelere dengeli şekilde dağılımını sağlamak amacıyla izlediği mahalle kısıtlama politikası da yeni sorunlara kapı araladı. Birçok ev sahibinin yabancılara kiralama konusunda isteksiz olmasıyla beraber deprem bölgesi dışındaki illere giden Suriyeli aileler kiralık ev bulmakta büyük zorluk yaşıyor.

2.4. İşsizlik ve Maddi İhtiyaçlar Sorunu

Suriyeliler, Türk toplumundaki en hassas gruplardan biridir. Bilhassa iş gücü piyasasındaki Suriyelilerin %90’ının kayıt dışı ekonomide yani düzensiz ve çalışma izni almadan çalıştığı tahmin ediliyor. Asgari ücretin altında maaş alıyor ve sosyal ya da sağlık sigortası haklarını almadan uzun saatler çalışıyorlar[16].

Haksız çalışma koşullarının yanı sıra Suriyelilerin büyük bir bölümü günlük veya haftalık kısa süreli çalışma sistemine göre çalışıyor. Onları başkalarına el açmaktan koruyan şeyi elde etmek için birçok meslek ve atölye arasında gidip geliyorlar. Bu kesim yalnızca çalıştığında temel ihtiyaçlarını karşılıyor, aksi hâlde çalışmayı bıraktığında onu destekleyen herhangi bir birikimi veya dayanağı yoktur.

Deprem Suriyelilerin büyük bir bölümünü, temel ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları iş olanaklarından mahrum bıraktı. Bu insanlar, müdahale ve malzeme desteğinin önceliği halihazırda Türk hükümeti tarafından kendi vatandaşlarına yönlendirilmesi hasebiyle kendileri dikkate alınmadan ya da onları desteklemek için özel müdahale yöntemleri tasarlanmadan, durumları kendi durumlarından farksız olan Suriyeli ailelerin misafiri oldular.

Ayrıca, birçok insani yardım ekibinin ortaya koyduğu bağış ve insani yardım yöntemi de sürdürülebilir değil. Bu yöntem, acil ihtiyaçları karşılamak için küçük bağışlara dayanmakta ve orta ya da uzun vadede devam etmeyecektir. Bu da ister depremden etkilenen ister ev sahipliği yapan tüm Suriyeli aileler arasında ekonomik anlamda zayıflık oranlarında ve depremzede insanları kabul eden illerdeki iş fırsatları için yaşanan rekabette bir artış anlamına geliyor. Haliyle mevcut kaynaklar üzerindeki rekabet nedeniyle, Suriyeliler ve Türkler arasında büyük ihtimalle toplumsal gerilim meydana gelebilir[17].

2.5. En Hassas Grupların İhtiyaçları

Henüz kamuoyuna yansımamış olan görünmez zorluklar arasında şu var: yaşlılar, engelliler ve direncini yitirmiş özel ihtiyaçları olan kişiler gibi en hassas gruplarla muamele. Özellikle bu kesime hizmet veren Suriyeli kurumlar çok sınırlı sayıda olduğu için bu kesimler destekleyici ve koruyucu sosyal ağlarından bazılarını kaybetmiş olabilirler. Suriyeli kurumlar sınır illerine yoğunlaştı ve depremden zarar gördüler. Bu, mümkün olan en kısa sürede baş edilmesi gereken zorluklardan bir diğeri.

Suriyeliler arasında ölümlerin fazla olması yetim ve dul oranlarının yükselmesine de neden oldu. Bu iki kategoride yer alanların bakımıyla ilgilenen birçok kuruluş zarar gördü. Bu durum sözü edilen kuruluşları daha önceden bakımıyla ilgilendiği aileler için konut, barınma yeri ve bakımlarını üstlenecek yerler bulmaya zorladı ki bu da onların bu kategorideki daha fazla aileye ve çocuğa güç getiremeyeceği anlamına gelir.

Yine kimlikleri olmayan diğer Suriyeliler, en hassas ve görünmez gruplardan biri olarak önümüze çıkıyor. Hizmetlerden, yardımlardan ve çalışmaktan yoksun kalıyor ve Türkiye topraklarında bulunmalarına izin veren herhangi bir yasal statüye sahip olmadıkları için yasal kovuşturmaya tabi tutuluyorlar. Dolayısıyla bu sorunu ele alma ve kökünden çözmek için üzerine eğilmek gerekiyor.

2.6. Provokasyon Söylemlerinin Arttırılması

Etki ve mağduriyet açısından Suriyeli ya da Türk ayrımı yapmayan deprem sonucu Türkiye’nin başına gelen büyük felakete rağmen, bazı siyasi partiler Suriyelilere karşı kışkırtma ve nefreti arttırmak amacıyla, yaşanan insani krizi kötüye kullandı. Bilhassa Türkiye için seçim zamanının yaklaşmasıyla da hükümeti karalamak ve siyasi kazanımlar elde etmek için Türkiye’deki Suriye varlığı dosyasını kendi çıkarları için kullandılar.

Mülteci düşmanlığıyla tanınan bazı siyasetçiler sosyal medyada Suriyelilerin özellikle Hatay’da yıkılan binalarda hırsızlık yaptığı ve dükkanları soyduğunu iddia ederek takipçilerini Mersin’deki KYK yurdunun önünde toplanmaya ve deprem sebebiyle yerinden olmuş kişileri bu yurttan çıkarmaya davet etmeye başladı. Bu durum polis güçlerini, olaya müdahale ederek orada ikamet eden Suriyeli aileleri yurttan çıkarmasına zorladı[18].

Bazı siyasetçiler de sosyal paylaşım sitelerindeki kişisel hesaplarında Suriyelileri etkilenen bölgelerde yağma ve hırsızlık yapmakla suçlayan veya depremden sonra sınırların açıldığını ve Suriye’den göç dalgalarının yeniden başladığını iddia eden yanlış bilgi ve yalan haberler yaydılar. Nihayetinde iş, bazı silahlı kişilerin Suriyelilere ve Afganlara doğrudan ateş açma çağrısı yaptığı bir videoyu yayınlama noktasına geldi[19].

Benzer şekilde, bazı gönüllü insani yardım ekipleri, kurtarma operasyonlarını denetleyen makamların onayladığı gönüllü kartlarını taşımadıkları için, Suriyelilerin hırsızlık ve yağma yaptıklarına dair yayılan asılsız haberlerden etkilenen bazı siviller tarafından saldırıya uğradı ve dövüldü[20].

3. Özet ve Tavsiyeler

Depremin neden olduğu nihai etkileri ve kayıpları hakkında konuşmak için henüz çok erken ancak bu depremin siyasi, ekonomik ve sosyal düzeyde pek çok zorluğu ve değişimi beraberinde getireceği çok açık. Ev sahibi Türkiye toplumu ve geçici koruma statüsü altında ikamet eden Suriyeli mülteciler de etkilenecektir.

İşin diğer bir boyutu da bu insani felaket tüm dehşetine rağmen pek çok fırsatı da beraberinde getiriyor. Bunların en önemlileri, Suriye ve Türkiye toplumları arasındaki ilişkilerin onarılması, Suriye dosyasının ele alınmasında geçmişte özellikle yasal açıdan yapılan hatalarla yüzleşip bunların düzeltilmesi ve gerekli imar ve inşaat faaliyetlerinde Suriyeli iş gücünden faydalanmak. Üstelik inşaat sektöründe ve ekonomik sektörlerin geri kalanında varlığını daha önce kanıtlamış, vasıflı, makul ücretli bir iş gücü olduğu için[21].

Gelgelelim, yaşanan insani felaketin Suriyeliler nezdindeki zayıflık ve kırılganlığı artırmamasına; Suriyelilerin daha fazla sömürülmesine, hedef alınmasına veya kendilerine karşı kışkırtılmasına izin vermemesine dikkat edilmelidir. Zira nefret ve ırkçı söylem halkası Suriyelilerle sınırlı kalmayacak, Türkiye toplumunun iç güvenliğini ve barışını tehdit edecek şekilde yeni kesimlere de uzayacaktır. Bu felaketten hem Suriye hem Türkiye tarafına düşen sorumluluklar bulunuyor. Bu nedenle, zorlukların üstesinden gelmek, sorunları azaltmak ve depremden etkilenenlerin, özellikle de savunmasız grupların hayatlarını kolaylaştırmak için bu iki tarafın çabalarını birleştirmeleri ve ortak çalışmaları beklenmektedir.

Bu bağlamda, insanlar için sıkıntılı geçen bu dönemi verimli, etkin ve mümkün olan en az hasarla atlatmak için hem Suriyelilerin hem de Türklerin üzerinde çalışması gereken bir dizi öneri sunuyoruz.

Türk makamlarına hitaben yasal düzeyde tavsiyeler:

  1. Geçici koruma kartı hamillerinin yasal durumlarının yeniden gözden geçirilmesi ve Türkiye’deki mevcudiyetlerini düzenleyen yasa ve politikaların, zayıflık ve hassaslığın hafifletilmesine ve ev sahibi topluluğa hizmet için mevcudiyetlerinden yararlanmaya imkân verecek şekilde geliştirilmesi ihtiyacı.
  2. Ya elektronik olarak çıkarılacak forma dönüştürerek ya da tüm aile bireyleri adına bir temsilci aracılığıyla temin edilecek şekilde ya da yaşlı, yaralı veya özel ihtiyaçları olan depremzede aileleri ziyaret edebilecek gezici ekipler hazırlamak suretiyle depremden etkilenenlerin seyahat izni alma sürecini kolaylaştırmak
  3. Depremden etkilenenlere, kişisel fotoğraf ve parmak izleriyle eşleştirilerek Göç İdaresi sistemindeki önceki bilgilerine göre geçici koruma kartı verilmesine yönelik kolaylıkların değerlendirilmesi ve yeni belge ibraz zorunluluğu getirilmemesi.
  4. Başta evlerini ve iş olanaklarını kaybedenler olmak üzere Suriyelilerin Türkiye illerinde dengeli bir şekilde yeniden dağıtılması sürecini düşünüp Suriyeli sayısının fazla olmadığı illerde yerleşik olanlar için bir yıllığına Kızılay kartı almak, tüm ailenin kayıtlarının aktarılması ve kayıt dışı olanların durumlarının düzeltilmesi gibi kolaylıklar ve teşvikler sunmak,
  5. Geçici koruma kartına sahip olmayanların durumunu yeniden gözden geçirip yasal statülerini düzeltmek için bir program oluşturmaya çalışmak
  6. Mevcut krizin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde göç idaresi merkezlerinin ve bu merkezlerde çalışan personel sayısının artırılması
  7. Göç İdaresinden, idarenin mührünü taşıyan yazılı, tercüme edilmiş ve kaşeli genelgelere güvenmesini talep etmek ve karışıklığı önlemek için bu talimatları Arapça olarak yayınlayan resmi bir sayfanın oluşturulması
  8. Suriyeli refakatsiz çocuklar gerçeğini gözden geçirip onların ihtiyaçlarını ve karşılaştıkları sorunları incelemek için çalışmalar yapmak, akrabalık dereceleri doğrulandıktan sonra ailelerin yasal vasilik almalarına olanak sağlamak ve çocukların sömürülmeye maruz kalmalarını önlemek için periyodik olarak durumlarının takibini yapmak
  9. Depremden etkilenen bölgelerden gelenlerin mevcut sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanmaları ilişkin hususları açıklayan Arapça ve Türkçe olarak resmi genelgeler çıkarılması ve bu konudaki şikâyet ve suiistimallerin takibinin yapılması
  10. Yerleşim yerlerinin yabancılara yönelik sınırlandırılması politikasının yeniden gözden geçirilmesi ve depremden etkilenenler için düşük ücretlerle geçici barınma yerleri sağlamaya çalışılması
  11. Avrupa Birliği ve bağışçı ülkelere Türkiye’de ikamet eden Suriyelilere başta etkilenen ailelere dağıtılan küçük mali yardımlar olmak üzere acil müdahalede bulunmaları yönünde baskı yapılması
  12. Başta Suriyeli mültecilere yönelik olmak üzeri tahrik ve nefret söylemleri, yanlış bilgi yayma ile alakalı net bir politika uygulamak

Mültecilerle İlgilenen Toplum Kuruluşlarına Yönelik Tavsiyeler:

  1. Göç İdaresi Başkanlığı’nın sorgulamalar için belirlenen numarası bazı basit yasal bilgiler hakkındaki danışmalara mahsus olup karmaşık sorunları takip etme yetkisinde olmadığından, depremden etkilenen yabancılardan gelen çeşitli başvuruları kabul etmek, onları uygun hizmet merkezlerine yönlendirmek ve kendilerinden gelen şikayetleri cevaplamak için mültecilerle ilgilenen kuruluşlarla ortak iş birliğinde bulunmak,
  2. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurup enkazda kaybolanlara karşılık resmi kimlik belgeleri veren arabulucu ve yetkili rolünü üstlenmesi için baskı yapmak ya da Esad rejimine tabi resmi dairelerden talepte bulunması ve getirilmesi için yetkilendirilmesi
  3. Depremde çocuklarını kaybeden ailelerin takibini yapmalarına olanak sağlayan Suriyeli kuruluşlarla ortak faaliyetler yürütmek; ailelerin, bu çocukların nakledildiği çocuk merkezleri veya sığınma evleri ile bağını kurması için bir plan geliştirmeye çalışmak ve Suriyeli çocukları tespit etmeye çalışıp onlardan alınan bilgileri kaydetmek
  4. Bağışçıları, etkilenen illerde ikamet eden üniversite öğrencilerini desteklemeye teşvik etmeye çalışma ve bu öğrencilerin 2022-2023 akademik yılının ikinci dönemi için harçtan muaf tutulmaları için baskı yapmak
  5. İster Suriyelilerden ister Türklerden kaynaklı olsun, kötüye kullanım vakalarıyla ilgili şikayetleri almak için bir platform oluşturma; bunların yasal olarak takip edilmesi ve felaketten çıkar sağlamaya veya kanunlara aldırmama girişiminde bulunanları cezalandırma
  6. Suriyelilerin hassas kesimlerine gösterilen ihtimamın artırılması ve yerleştikleri yeni bölgelerde mevcut hizmetlere erişimlerinin artırılması
  7. Suriyeliler ve Türkler arasındaki ortak acı yaşanmışlıklara dayalı; gedikleri kapatmayı ve ilişkiyi sağlam temeller üzerine yeniden inşa etmeye, göç ve göçmenlerin -Türkiye’nin coğrafi konumu göz önüne alınırsa- bu bağlamda ele alınması gereken sürekli ve doğal bir durum olarak yeniden düşünmeye çalışan yeni bir medya politikası geliştirmek
  8. Afet ve acil vakalar sahasındaki gönüllü gruplara bazı Suriyeli takımların katılması, kurtarma ve yardım operasyonları konusunda eğitim verilmesi ve daha iyi bir müdahale için Suriyeli gönüllü ekiplerin performansının geliştirilmesi.

[1] AFAD’ın 9/2/2023 tarihli raporu
[2] 5.5 büyüklüğünde bir deprem Türkiye’nin orta kesimini vurdu ve Kahramanmaraş felaketinden kaynaklanan ölü sayısı 50.000’i geçti. Al-Jazeera.net, 25.02.2023. https://sydialogue.org/2omz
[3] Türkiye’deki Suriyeli Sayısı Ocak 2023, Mülteciler Derneği, 9/1/2023.
[4] Suriye Diyalog Merkezi Toplumsal Birimi Suriyelilerin 2019’dan beri Türkiye’de yaşadıkları birçok sorunu gözlemlemeye çalıştı. Bu çalışmalarına özel bir araştırma programı tahsis etti. Entegrasyon, eğitim ve ekonomik sorunlar, bekar evlerinin problemleri, göç, refakatsiz küçükler ve Korona krizini incelediği yaklaşık 15 rapor yayınladı. Biriminin bu program kapsamındaki yayınlarını görmek için aşağıdaki bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: https://bit.ly/3ey5gvx
[5] Suriye Diyalog Merkezi, depremin Suriye’de insanlar üzerinde bıraktığı etkilerini izlemek için çeşitli raporlar yayınladı. Bunlardan bazıları:
  • Esad Rejimini Depremi Siyasi Malzeme Haline Getirmesi: Görevden Alınmasını Engelleyecek Siyasi Ekonomik Kazanımlar, https://sydialogue.org/idr4 Yayın tarihi: 19/2/2023
  • İnsani Yardım ve Barındırmanın Yanında: Depremden Sonra Hazırlanılması Gereken Kaçınılmaz Zorluklar; 2010 Haiti Depreminden Çıkarılacak Dersler, https://sydialogue.org/rk79 Yayın tarihi: 17/2/2023
  • Depremin Tozu Dindikten Sonra: İnsani Felaket ve Uluslararası Hayal Kırıklığı, https://sydialogue.org/3f1n Yayın tarihi: 10/2/2023
[6] Seyahat izni ile, geçici koruma kartına sahip Suriyelilere zorunlu olan ve onların Türkiye içinde hareket etmelerini sağlamak adına Göç İdaresi tarafından verilen belge kastedilmektedir. Bu belgeyle, ziyaret edilecek illere seyahat süresi belirlenir. 2016 yılında uygulaması zorunlu tutuldu ve 2017’de fiilen uygulamaya başlandı. İç İşleri Göç Dairesi Başkanlığı, depremden sonra bu illerdeki yabancı depremzedelere seyahat özgürlüğü ve akrabalarına gitme izni verdi. Ancak bu izni, illerden birine yerleştiklerinde il göç idaresi müdürlüklerinden almalarını şart koşuyordu.
[7] Göç İdaresi Suriyeliler için İstanbul haricindeki yerlere seyahat izinlerini kaldırdı. https://www.enabbaladi.net/archives/627703#ixzz7uJV0ugUn 8/2/2023
[8] Kriz ve afetlere maruz kalan birçok ülkede bu tür olaylar tekrarlandı. Bu ülkeler kendi vatandaşlarına yabancılardan daha çok öncelik tanıdı. Aynı olay Ukrayna savaşında yetkililerin yabancıların savaştan kaçmak için trenlere binmesini engellediği zaman da gözlemlendi. Bazı Avrupa devletleri Ukrayna’dan gelen yabancı mültecilere etnik kökenlerine göre muamelede ayrımcılık yapma suçuyla itham edildi.
Avrupa’nın Gizli Irkçılığının Bir Başka Yönü: Ukrayna “Yabancıları”, 10/3/2023 https://sydialogue.org/n76o
[9] Suriye Diyalog Merkezi ekibinin, göç idaresi ile sürekli iletişim halinde bulunan Suriyeli kuruluşlara üye olan biriyle iletişime geçmesinin ardından Göç İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlandığı doğrulandı.
[10] AFAD tarafından yapılmış basın bildirisi, https://sydialogue.org/2esf Yayın tarihi: 10/2/2023
[11] Bazı Göç İdaresi yetkilileri, Suriyelilerin İstanbul’daki akrabalarının yanına gelmesine göz yumacaklarını belirtti. Göç İdaresi Başkanlığı’na bağlı merkezler, kontrolü tamamlananlara göre deprem bölgelerinden gelen depremzede insanlara seyahat izinleri vermeye başladı.
[12] Türkiye Depremden Etkilenen Bölgelerdeki Suriyelilerin Suriye’ye Girmesine İzin Verdi, https://sydialogue.org/1kjw, Yayın tarihi: 13/2/2023
[13] Bazıları, bu prosedürün her ildeki etkilenen ailelerin sayısını hesaplama amacını taşıdığını düşünüyor. Dolayısıyla aile üyelerinin fiziki şekilde gelerek kendilerinin varlığından emin olunmasını gerektirir. Bu da şahısların kimliğinin haksızca sahiplenilmesinden ya da ölen veya halen bulunmayan kayıp kişilerin verilerinin kullanılmasından duyulan endişeden ileri geliyor. Yine de göç idaresi müdürlüklerinin sınırlı sayıdaki illerden gelen kişileri elektronik seyahat izni almaları için yönlendirdiği kaydediliyor.
[15] Araştırma ekibinin, bu tür şantajlara maruz kalan bazı afetzede Suriyeli ailelere dair gözlemi
[16] Daha fazlası için şuna bakılabilir: Türkiye İş Piyasasında Suriye Uyruklu İşçiler, https://sydialogue.org/lh7n Yayın tarihi: 21/8/2023
[17] Daha önceki bir çalışmada, ekonomik krizin Suriyeliler ve Türkler arasındaki artan nefret söylemi ve toplumsal gerilimdeki rolüne işaret etmiştik. Daha fazlası için şunlara bakılabilir: https://sydialogue.org/6rc6 Suriye Diyalog Merkezi, İNSAMER ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği iş birliğiyle. Yayın tarihi: 18/3/2023
[18] Deprem ve Özdağ Propagandası: Türkiye’deki Suriyeliler de Mağdur https://www.enabbaladi.net/archives/629738#ixzz7uKoDSDIb Yayın Tarihi: 19/2/2023
[19] Türkiye’deki Suriyeliler İki Afetle Karşı Karşıya: Kışkırtma Hamleleri ve En Kötü Denilecek Zorluklar, https://sydialogue.org/px6b Yayın tarihi: 14/2/2023
[20] İnsan Hakları ve Sosyal Güvenlik Forumu, 22/2/2023 tarihinde düzenlenen bir çalıştayda, bazı Suriyeli gönüllülerin saldırıya uğradığı bazı vakaları inceledi ve bir grup Suriyeli ve Türk insan hakları aktivistinin önünde iddialarını ve tanıklıklarını doğruladı.
[21] Suriye Diyalog Merkezi tarafından daha önce yapılan bir araştırma, Suriyelilerin çalıştıkları iş sektörlerinin çoğunu birinci derecede endüstriyel atölyeler oluşturduğunu ardından terzilik ve moda daha sonra inşaat sektörü olduğunu göstermiştir. Bakınız: https://sydialogue.org/8kto

مؤسسة بحثية سورية تسعى إلى الإسهام في بناء الرؤى والمعارف بما يساعد السوريين على إنضاج حلول عملية لمواجهة التحديات الوطنية المشتركة وتحقيق التنمية المستدامة

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu